Vücudumuz, enfeksiyon ya da doku hasarına karşı savunma mekanizması olarak enflamasyon (iltihaplanma) tepkisi geliştirir. Bu doğal süreç, kısa vadede yararlıdır. Ancak kronik enflamasyon, yani vücutta uzun süre devam eden iltihap durumu; kalp hastalıkları, diyabet, obezite, romatizmal hastalıklar ve hatta bazı kanser türleriyle doğrudan ilişkilidir.
Harvard T.H. Chan School of Public Health’in yayınladığı araştırmaya göre, kronik enflamasyon; tip 2 diyabet riskini %40 oranında artırıyor.
The Journal of Clinical Investigation'da yayımlanan bir çalışmada ise, enflamasyonun bağışıklık sistemini uzun vadede baskılayarak vücudu enfeksiyonlara ve tümör oluşumuna açık hale getirdiği gösterildi.
WHO (Dünya Sağlık Örgütü), kronik hastalıkların %60'ının altında yatan nedenlerden birinin kronik enflamasyon olduğunu bildiriyor.
Araştırmalar, pro-enflamatuar (iltihap artırıcı) ve anti-enflamatuar (iltihap önleyici) gıdaların vücutta doğrudan biyolojik etkilere yol açtığını gösteriyor.
Zeytinyağı (özellikle polifenol içeriği yüksek sızma yağlar)
Yağlı balıklar (Omega-3: somon, uskumru, sardalya)
Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, roka)
Renkli meyve ve sebzeler (yaban mersini, nar, zerdeçal, pancar)
Kuruyemişler (ceviz, badem)
Baharatlar (zerdeçal, zencefil, karabiber)
Şekerli ve işlenmiş gıdalar
Rafine karbonhidratlar (beyaz ekmek, hamur işleri)
Trans yağlar ve işlenmiş et ürünleri
Günlük beslenmenize sadece zeytinyağı, taze sebzeler ve antioksidan zengini meyveler ekleyerek bile bağışıklık sisteminiz güçlenir, hücre hasarları azalır ve yaşlanma süreci yavaşlar.
Unutmayın: Sağlıklı yaşlanmanın, güçlü bir bağışıklığın ve zihinsel netliğin temelinde düşük enflamasyon düzeyi yatar.
Elif Karakuş
Gıda Mühendisi / Wellbeing Uzmanı